"Göçebe Yolu" Bir zamanlar, Türkistan’ın uçsuz bucaksız steplerinde, Yelken adında genç bir çocuk yaşardı. Ailesi, yıllardır çadırlarını toplayıp, geniş bozkırlarda her yıl aynı yol boyunca göç ederdi. Yelken, her sabah uyanır, sabahın ilk ışıklarıyla birlikte annesi ve babasıyla birlikte atlarını beslerdi. Onun için her yeni gün, yeni bir yolculuğa başlamak demekti. Göçebe halklarının yaşamı, yerleşik hayata bağlı olmayan, sürekli hareket halinde olan bir yaşam biçimiydi. Yelken’in babası, eski bir çoban olan Zeki Baba, ona göçebelik hakkında çok şey öğretmişti. "Bize ait olan topraklar, sadece ayak izlerimizle ölçülür. Göç etmediğimizde, geriye iz bırakmış oluruz," derdi. Yelken, babasının bu sözlerini hiç unutmamıştı. Annesi ise ona, her gittiği yerde, doğanın güzelliklerini koruyarak yaşamayı öğretirdi. "Konar-göçer olmak, doğayla uyum içinde olmaktır," derdi. Bir gün, Yelken ve ailesi, yeni bir bölgeye doğru yol alırken, zorlu bir kış mevsiminin yakla...