Türkistanda konargöçer hayatı hikaye. (Hira Ayas 9/B 2122)
Göç Yolu
Bozkırın sert rüzgarları, at sırtında yol alan göçer kervanının etrafında uğulduyordu. Bahar gelip otlaklar yeniden canlanınca, Baybars Bey'in obası yeni yurtlarına doğru yola çıkmıştı. Günlerdir süren yolculukta yaşlılar, çocuklar ve hayvanlar yorulmuş, ama göçerlerin ruhu hâlâ dimdikti.
Baybars Bey, atının sırtında ilerlerken yanındaki oğlu Temür'e döndü.
"Unutma oğlum, bizim için yurt, göğün altındaki her yeşil ovadır. Ama o toprağı koruyamazsan, senin değildir."
Temür, babasının sözlerini zihnine kazırken gözlerini ilerideki tepelere dikti. Yeni yurtları oralarda bir yerdeydi. O sırada arkalarından bir toz bulutu yükseldi. Genç bir atlı hızla kervana yaklaştı. Bu, oba beyi Oraz'ın oğlu Aybars’tı.
"Beyim! Kuzeydeki Çolpan boyu, bizim de yaylağa çıkacağımız vadiyi tutmuş!"
Baybars Bey kaşlarını çattı. Bu, otlaklar için bir savaş demek olabilirdi. Türkistan'ın uçsuz bucaksız bozkırlarında toprağı işgal etmek değil, hayatta kalmak önemliydi. Otlaklar sınırlı, sürüler aç olursa bir kış boyu dayanamazlardı.
Akşam olduğunda oba çadırlarını kurdu. Ateşin etrafında beyler toplandı, mesele tartışıldı. Kılıçlar çekilecek miydi, yoksa barışçıl bir yol mu bulunacaktı?
Sabah olduğunda Baybars Bey ve adamları Çolpan boyunun beyine elçi gönderdi. Sonunda bir anlaşmaya varıldı; vadinin bir kısmını Baybars'ın obası kullanacak, diğer kısmı Çolpan boyuna kalacaktı. Böylece savaş çıkmadan mesele çözüldü.
O yaz boyunca oba, verimli otlaklarda sürülerini besledi. Temür, babasının sadece savaşçı değil, aynı zamanda bilge bir lider olduğunu anladı. Konar-göçer hayat, sadece güçlü olmayı değil, aynı zamanda akıllı olmayı da gerektiriyordu.
Ve böylece, göçerlerin hayatı devam etti—rüzgar gibi eserek, bozkırın sonsuzluğunda özgürce yaşayıp göçerek…
Comments
Post a Comment